'Lüfer' teknelerinin isim babası Kemal Kaptan 40 yıldır Boğaz'da
'Kemal Kaptan', 40 yıldır Boğaz'da teknesi ile 'aileleri' gezdiriyor. Onun tarzı bu. Babası da sandalcıymış. Askerlik dönüşü ilk teknesi Mercan'ı alan Kemal Kaptan, o zaman Feyyaz Toker, Rahmi Koç, Vecdi Çapa gibi işadamlarını gezdirir, yalıdan işe, işten yalıya götürürmüş. İkinci teknesini lüferden kazandığı para ile yaptırdığı için adını Lüfer koymuş. O gün bu gündür 'Lüfer' adı küçük teknelerin ismi olarak anılıyor. Anlattığına göre, o yıl ilk teknesini yaptıran Rahmi Koç da teknesine Lüfer adını vermiş
0 yıldır Boğaz'da tekne turları düzenleyen Kemal Hoşgör, baba mesleğini devam ettiriyor. Babası İstanbul'da Boğaz Köprüsü'nün olmadığı zamanlarda deniz ulaşımını sağlayan sandalcılardan biriymiş. Kemal Hoşgör adeta 'sandalın içinde' büyümüş. Bir süre babasının yanında çalışan Hoşgör, 40 yıl önce, askerlik dönüşü ilk teknesini, yani Mercan'ı almış. Üstelik hiç kimseden yardım almadan kendi imkânlarıyla!
Mercan'la kimleri taşımamış ki! Feyyaz Toker, 'ağabey' dediği Rahmi Koç, Vecdi Çapa, Erdoğan Demirören ve daha birçok ünlü işadamı... "Beni bu işe onlar teşvik etti" diyor. Kemal Hoşgör, İstanbul Boğazı'nda topu topu birkaç teknenin olduğu 1960'lı yıllarda bu işadamlarını Anadolu Yakası'ndaki yalılarından her sabah alıp karşıya götürürmüş. Çocuklarını da okula götürüp getirirmiş. "Zaten birini taşıdığın zaman arkası geliyor. Diğeri de 'Benim çocukları da bırak, benim hanımı da karşıya götür' diyor. Akşamüstleri Feyyaz Toker ya da Vecdi Çapa 'Hadi bize bir tur attır' derdi. Yemeklerini evden getirirlerdi, teknenin içinde sofralar kurulurdu. Hisar'dan çıkardık, Galatasaray Adası, Beylerbeyi ve Tarabya yapıp turu bitirirdik" diyor.
Beş tekne var, altıncısı yapılıyor Kemal Hoşgör'ün işleri gittikçe ilerlemiş ve ailelerin dışına çıkmaya başlamış. O dönemin zenginlerinin Avrupa'dan gelen misafirlerini, akrabalarını ve arkadaşlarını gezdirmiş. Hoşgör, "Bu işadamlarını, hanımlarını, kızlarını 10 - 15 kişilik gruplar halinde gezdiriyordum. Sonra o işadamı fabrikadaki elemanlarını getiriyordu. Çünkü o zaman bu ailelerin hiçbirinin yatları ve tekneleri yoktu. Sonra bu aileler kendi teknelerini aldı. O zaman teknesi olmayan ama yine bu ailelerin yakın çevresinden olan ailelerle çalışmaya başladım" diye anlatıyor.
Kemal Hoşgör ve oğullarının şu anda biri kiralık, değişik büyüklüklerde altı teknesi var. Ama 'Kemal Kaptan', işe küçük teknelerle başladığı için onlardan bir türlü vazgeçemiyor. "Küçük teknelerimi asla bırakmam, çünkü bu küçük tekneler bana büyük tekneleri getirdi" diye açıklıyor bu tutkusunu. Kemal Kaptan'ın ilk teknesi Mercan, 10 metreymiş. O küçük gelmeye başlayınca 'Lüfer' diye bir tekne yaptırmış. Ve bugün şirketine de, bütün teknelerine de adını veren Lüfer, ticaret hayatının dönüm noktası olmuş.
Rahmi Koç'un Lüfer teknesi Hoşgör,,,,, 'Lüfer' isminin hikâyesini şöyle anlatıyor: "O sene denizde fevkalade lüfer vardı. Hatta Liman Başkanlığı'na gidip motorun ismini yazdırırken bana 'Neden Lüfer yazdırıyorsun' dediler. Ben de 'Parayı lüferden kazandık, adı da Lüfer olsun' dedim. Hatta aynı dönem kendine bir tekne alan Rahmi Koç da adını Lüfer koymuştu. Ama tekneler farklı yerlere kayıtlı olduğu için sorun yaratmadı. Lüfer de uğurlu geldi, böyle gidiyor."
Hoşgör ve oğullarının en büyük teknesi 18.5 metre. "İstanbul'a yakışır bir tekne olacak" dediği, henüz inşa edilen yeni teknesi ise 45 metre olacak. Bu teknenin 600 - 700 milyar liraya malolacağını belirtiyor. Hoşgör, "Tekne yaptırmak benim çok hoşuma giden bir şey. Evde hanım birşey istese para yok derim, ama teknem söz konusu olunca hiçbir şeyini eksik etmem" diyor.
İğne olup denize çıkıyor Üç oğlu da kendisiyle birlikte çalışıyor. Küçük oğlu Can da kaptan. Hoşgör,, "Can bu işi biliyor. Boğaz'ı da çok iyi öğrendi. Ben ona dümen tutturduğum zaman boyu dizime geliyordu" diyor. Büyük oğlu Cem bütün işlerin başında. Şirketin hesap kitap işleri ondan soruluyor. Ortanca oğlu ise genel organizasyonla ilgileniyor. Boğaz'da turist gezdiren teknelerden farklı olduklarını belirten Hoşgör, "Onların yaptığı işi küçümsemiyorum, benim alıştığım tür, aile gezdirmek. Yani aileler gelsinler, arkadaşlarını getirsinler, motorda hadise olmasın... Benim istediğim bu. Her sabah insülin iğnesi olup denize çıkıyorum. Denizde hiçbir rahatsızlığım kalmıyor çünkü denizi çok seviyorum. Deniz beni inanılmaz rahatlatıyor, anlayan bilir. Gidebildiğim yere kadar bu işi yapmak istiyorum. Hele ki İstanbul'da bu işi yapabilmek benim için nimet, bırakmam" diye konuşuyor
Milliyet Nur DAŞAR
Tempo Dergisi Esin SÜZER
İstanbul Boğazı'nın kıyılarında eğlenmekten sıkıldıysanız, bir de üzerine çıkmayı deneyin. Hepsi müzik sistemi ile donatılmış, her yaş grubuna hitap edebilecek organizasyonun gerçekleştirilebileceği 21 tekne sizleri bekliyor.
İstanbul Boğazı'nın üzerinde 24 yıl önce doğan bir müessese Lüfer Tekneleri. Kemal Hoşgör'ün, daha doğrusu Kemal Kaptan'ın, lüferin bol olduğu bir sezonda kazandığı parayla satın aldığı küçücük bir taka ile başlayıp bugün bin kişilik davetlerin verildiği yüzer salonlara dönüşen başarının, becerinin ve tecrübenin öyküsü aslında.
"Boğaz'da yemek yemekten hoşlanmıyorum" diyenine rastlamadım bugüne kadar. Fakat Boğaz'ı kıyılardan seyretmek yerine, tam kalbine konuk olmanın keyfi bambaşka bir duygu. Böyle keyifli bir gezinti sırasında görüştük Lüfer Tekneleri'nin şu anki işletmecisi Cem Hoşgör ile. Cem Hoşgör, Can ve Cenk isimli kardeşleri ile birlikte babası Kemal Kaptan'dan devraldığı Lüfer Tekneleri'ni çok kısa bir sürede geliştirerek bugünkü haline getirmiş. "Babam ömrünü deniz üzerinde geçirmiş bir insan. Balıkçılık yapmış yıllarca. Daha sonra yalılar arasında deniz taksiciliği yapmaya başlamış. O dönemde Boğaz'ın iki yakasındaki bütün yalıların sakinleri tanırmış babamı ve severlermiş de. Yine yalı sakinlerinden gelen istek üzerine takasında yemek organizasyonu yapmaya başlamış ve zamanla bu bir Boğaz geleneği haline gelmiş" diyerek anlatıyor Can Hoşgör, işletmenin başlangıcını.
O zamanlar Boğaz üzerinde böyle bir hizmet veren başka bir işletme yok. Verilen hizmet kaliteli, yer de İstanbul Boğazı olunca, taleplerin ardı arkası kesilmemiş tabii.
Zamanla, mevsimlik olarak başka tekneler kiralanarak eklenmiş Lüfer Tekneleri'nin filosuna. İşler büyüyünce de Kemal Kaptan, çağırmış oğullarını ve işlerin yoğun kısmını devretmiş onlara. Kendisi de, ilk göz ağrısı teknesi ile, kadim dostlarını Boğaz'ın üzerinde ağırlamaya başlamış. Kemal Kaptan elini çekmiş ama işler durmamış
Tempo Dergisi Ersin Süzer
Boğaz'da 15 teknelik ‘Lüfer Filosu' var
Muharrem AYDIN HÜRRİYET
İstanbul Boğazı'nda yemekli tekne turu yapan Hoşgör Ailesi, 15 yılda 5'i kendi malları, 10'u da kiralık olmak üzere 15 teknelik ‘‘Lüfer Filosu'' sahibi oldu. Can Hoşgör, ‘‘Tekne turuna Boğaz'ı bilenlerle çıkın. Kaptanın ehliyetini kontrol edin'' dedi.
KEMAL Hoşgör, oğulları Cem, Cenk ve Can'la birlikte İstanbul Boğazı'nda 15 yıldır sürdürdüğü yemekli tekne turlarıyla 15 teknelik bir ‘‘Lüfer Filosu''na ulaştı. Can Hoşgör, ‘‘20 kişiden 150 kişiye kadar değişen, değişik boyutlarda ve yolcu kapasitelerine sahip 15 teknemiz var. Bunların 5'i bize ait. 10'unu ise sezonluk olarak kiralayıp Lüfer stiline sokarak işletiyoruz'' dedi. Can Hoşgör, ‘‘Lüfer Filosu''nu ve Boğaz'da tekne turlarını şöyle anlattı:
HİÇ VUKUATIMIZ YOK
Çok kapsamlı tekne organizasyonları yapıyoruz. Bugüne kadar hiçbir kaza yapmadık ve hiçbir vukuatımız yok. İnsanlar da bunu bildikleri için bizi tercih ediyorlar. Kaza yaşamamamızın nedeniyse, teknelerimizde, kaptanından personeline kadar herkesin ehliyet sahibi, eğitimli ve tecrübeli insanlar olmasıdır.
OKULLA BİTMİYOR
Boğaz'ın sularına açılacak herhangi bir tekneyi kullanacak olan herkesin kaptan ehliyeti olması lazım. Ben Denizcilik Meslek Lisesi mezunuyum. Her mezun gemi kaptanı olarak çıkar ama ben aile şirketimiz olduğu için gemiyi tercih etmedim, kendi teknemizde çalışıyorum. Ama bu iş okulla da bitmiyor, tecrübeyle bitiyor.
KENDİNE HAS AKINTI
Boğaz'da aşırı bir trafik var ve gerçekten tehlikeli. Bu yoğun trafiğin içinde uzun süre yaşadığınız zaman her türlü tehlikeye karşı refleksleriniz gelişiyor. Boğaz'da yaşanan kazalarda hava koşullarının hiç olumsuz etkisi olmaz. Ama Boğaz'ın kendine has akıntıları var. Bunları bilmek gerekir.
TEKNE DE ÖNEMLİ
Sahil Güvenlik, iki yıldır titiz davranıyor, sürekli kontroller yapıyor, ehliyetsiz kişi ya da tekneleri Boğaz trafiğine çıkarmamaya çalışıyor. Yalnızca personelin profesyonel olması yeterli değil. Teknenin de denize elverişli olması lazım. Yangın söndürme sistemleri, can yelekleri, batma sırasında kurtarma ekipmanları gibi ayrıntılar da önemli. Liman Başkanlığı'nın denetimleri de iyi.
EHLİYETE BAKIN
Boğaz'da meydana gelebilecek kazaları, yaşanabilecek tehlikeleri herkes biliyor ama herkes üzerine düşen görevi yapmıyor... Boğazda yemekli tura çıkacak olan müşterilerin en azından o teknenin kaptanının ehliyetinin olup olmadığına bakması lazım.
KANDİLLİ RİSKLİ
Boğaz'ın en tehlikeli noktası, en keskin virajın bulunduğu Kandilli'dir. Boğaz'ın seyir istikameti aynı karayolundaki otomobillerde olduğu gibi, sağdan çıkış, soldan iniştir. Ancak bunun tersini yapan tekneler var. Boğaz kıyılarına kontrol kuleleri yapılınca belki durum daha iyi olacak. Kazaların en önemli nedeni teknelerin kapasitelerinden fazla yolcu alması. Bu önlenirse, kazalarda azalma olur.
LAİLA, TAKSİM GİBİYDİ
Boğaz trafiği özellikle Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri inanılmaz yoğun oluyor. Milli Takım'ın dünya üçüncüsü olduğu akşam, Laila'nın önü Taksim Meydanı gibiydi.
20 bin dolarlık kurtarma botu
İSTANBUL'un simgesi Boğaziçi'nde yaşanan büyük deniz faciaları ve kazalar herkesi can güvenliği açısından yeni önlemler almaya yöneltiyor. Lüfer teknelerini işleten Hoşgör Ailesi de müşterilerinin can güvenliğine verdikleri önemi, 20 bin dolarlık bir kurtarma botunu filolarına katarak gösterdi. Can Hoşgör, bu konuda şunları söyledi:
‘‘Lüfer adını taşıyan kurtarma botunu 2 yıldır planlıyorduk. Bu bot, Rus malı, içi 8 kişi kapasiteli. Olası bir kazada 30 kişi de bu bota tutunabilir. Tek motorlu, 90 beygir gücünde motoru var. 45 mil sürat yapabiliyor. Bu bot ile herhangi bir tehlikeli durum halinde Boğaz'ın bir ucundan diğer ucuna 5 dakikada gitmek mümkün. Biz Lüfer tekneneleriyle akşam saat 19.00 ile 24.00 arasında yemekli Boğaz turları yapıyoruz. Lüfer tekneleri limandan çıktıktan hemen sonra, bir kaptan, bir kaptan yardımcısı, bir teknik uzman, bir de sertifikalı ilkyardım uzmanından oluşan 4 kişilik profesyonel ekip, teknelerin seyir rotasını izleyerek hepsine en yakın noktada alarm halinde bekliyorlar. Bütün tekneler limanı döndükten sonra botların da işi bitiyor. Bazen de müşterilerin acil bir ihtiyacı olabiliyor. Uçağa yetişmek, ani hastalık gibi durumlarda da bu botu kullanabiliyoruz.''
Muharrem AYDIN HÜRRİYET
Akşam gazetesi
40 yıl önce bir takada karısının yaptığı köfteleri satan Kemal Hoşgör'ün başlattığı Boğaz turu, bugün yılda 50 bin kişiyi taşıyan 'Lüfer tekneleri'ne dönüştü. Devlet protokolünden yabancı ülke devlet adamlarına, kaçamak meraklısı ünlülere kadar Boğaz sefası isteyenlerin ilk tercihi bu dev tekneler.
Boğaz'da bir şeyler oluyor! Mevsimi değil ama bir 'lüfer' bereketi var ortalıkta. Neden söz ettiğimizi anladınız herhalde. Dünyanın en eşsiz su yolunda bir aşağı bir yukarı dolaşan, içinden yükselen şen kahkahaların Boğaz'ın sularına çarpıp ikiye katlandığı, tokuşturulan kadehlerle anıların denize serpildiği Lüfer teknelerinden. En son Türkiye'den göçmüş olan Rumlar'ın 'İstanbul'da Buluşma: Bugün ve Yarın' konferansı ertesinde duyduk isimlerini. Çünkü Yunanistan'dan, Avrupa'nın pek çok ülkesinden, ABD'den İstanbul'a gelen Rumlar konferans ertesinde Boğaz hasretlerini dindirmek için bu tekneleri tercih etmişlerdi. Ama öğrendik ki bu konuda yalnız değillermiş. Büyük bankalar, holdingler, aklınıza gelebilecek bütün büyük şirketler de çeşitli kutlamalar için Lüfer teknelerini tercih ediyormuş. Öyle ki yılda yaklaşık 50 bin kişiyi Boğaz sefası eşliğinde ağırlayan Lüfer teknelerine Moto GP ve Formula yarışçılarından Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari'ye, Yunan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis'ten Gürcistan Dışişleri Bakanı Salome Zurabişvili'ye, Hollanda Başkonsolosu Marco Hennis'ten Ukrayna Başbakanı Yulia Timoşenko'ya neredeyse bütün protokol davetlileri misafir olmuş. Hatta Türkiye'de basınla kovalamaca yapmaktan sıkılan ünlüler bile çareyi Lüfer teknelerinde kaçamak buluşmalarda bulmuş. Zerrin Özer, Deniz Seki, Erkan Yolaç, Fatih Altaylı, Türker İnanoğlu, Levent Yüksel, M. Ali Alabora, Meral Tamer, Mustafa Sandal, Okan Bayülgen, Sertab Erener, Sezen Aksu taka tipi Lüfer teknelerinin müdavimi ünlülerden bazıları.